Karadeniz, suyun ve yeşilin bir arada akışını seyre dalmak demektir. Rize yaylalarında sis sabahları sessizce iner, öğleye doğru açılır; dere sesi gün boyu arka plan müziğidir. Trabzon’da tarih, dağların arasına saklanmış manastırların taşlarında okunur. Bu yazı, Ayder-Pokut-Gito hattından Fırtına Vadisi aktivitelerine, Sümela ve Uzungöl duraklarına uzanan pratik bir planla, bölgeyi dengeli ve saygılı bir tempoyla deneyimlemeyi önerir.

Rize’ye vardığınızda ilk yapılacak şey, hava durumunu detaylı kontrol etmek. Karadeniz kaprislidir; yağmur bulutu ansızın gelebilir. Bu yüzden katmanlı giyim şart: ince bir termal kat, su geçirmez mont ve çabuk kuruyan pantolon iş görür. Ayakkabınız mutlaka suya dayanıklı ve bilek destekli olsun; patikaların çamurlandığı günlerde farkını hissedeceksiniz. Yanınıza çöp poşeti almak, hem kendi atığınızı taşımak hem de yolda gördüğünüz küçük çöpleri toplamak için iyi bir alışkanlıktır.

Ayder, bölgenin en tanınan kapısı; sıcak kaplıcaları ve dere kenarı yürüyüşleriyle yumuşak bir başlangıç sunar. Daha “bulut denizi” fotoğrafları peşindeyseniz Pokut ve Gito yaylaları doğru adres. Sabah erken saatlerde sis denizin üstünde adacıklar gibi görünen tepe sırtları, gün ilerledikçe açılır ve ahşap evlerin çevresinde pastoral bir manzara bırakır. Fotoğraf için hem geniş açı hem de tele lens taşıyın; uzak yamaçlardaki sis oyunlarını tele daha güzel yakalar.

Fırtına Vadisi, doğa sporlarının oyun alanı. Zipline, salıncak ve rafting gibi aktiviteler adrenalin arayanlar için cazip. Aileyle gezenler, derenin kıyısındaki kısa yürüyüşlerde ya da köprülerin çevresindeki seyir alanlarında güvenli duraklar bulabilir. Raftingte ekipman ve güvenlik bilgilendirmesine titizlikle uyun; hava ve su seviyesi hakkında yerel ekibin sözü esastır. Öğle yemeğinde mıhlama (kuymak), kara lahana çorbası ve hamsili pide ile masayı yerel ritme uydurun; taze demlenmiş çay bu masanın olmazsa olmazı.

Trabzon’a geçtiğinizde Sümela Manastırı, Altındere Vadisi’nin duvarına tutunan görüntüsüyle nefes keser. Restorasyon sonrası belirlenen ziyaret saatlerini önceden kontrol edin ve mümkünse sabahın ilk dilimini hedefleyin. Merdivenler ve patika bazı ziyaretçiler için yorucu olabilir; baston ve rahat ayakkabı konforu artırır. Dönüşte vadide kısa bir yürüyüşle doğanın sesini dinlemek iyi gelir.

Uzungöl, göl etrafındaki yürüyüş parkuruyla yumuşak bir tempo sunar. Kalabalıktan kaçınmak için sabah erken saatleri tercih edin; su yüzeyinin ayna gibi olduğu, sisin göl kıyısına ince şeritler halinde yayıldığı anlar fotoğraf için idealdir. Göl çevresindeki kafe ve lokantalarda hafif atıştırmalıklarla kısa bir mola, günün devamı için enerji sağlar.

Konaklama tarafında yayla pansiyonları ve bungalovlar farklı zevklere hitap eder. Yaylalarda gece serinliği belirgin; kalın bir kazak ya da polar bulundurun. Elektrik ve internet erişimi kimi noktalarda sınırlı olabilir; bu kısıt, çoğu gezgin için “ekrandan kopma” fırsatına dönüşür. Rezervasyonlarda iptal koşullarını kontrol etmek, ani hava değişimleri nedeniyle plan revizyonlarında hayat kurtarır.

Ulaşımda özel araç esneklik sağlasa da, yağmur sonrası bozulabilen yollar ve dar geçitler sürüşü zorlaştırabilir. Yerel minibüs hatları ve küçük turlar, vadiler arasında pratik bağlantılar sunar. Navigasyonu yalnızca haritaya bırakmayın; yerel işletmecilere ve pansiyon sahiplerine yol durumu sorun. Yakıt istasyonları arasında mesafe değişken; yarı depoyu korumak iyi bir uygulamadır.

Sürdürülebilirlik bölgenin kırılgan ekosistemi için kritik. Yaban hayatını beslemeyin, kamp yaparken ateş güvenliğine azami özen gösterin ve izin verilen alanların dışına çıkmayın. Çay tarlaları fotojeniktir ancak özel mülk olduklarını unutmayın; izin almadan tarla içine girmemek saygının gereğidir. Çöpünüzü her koşulda kendi çantanızda taşıyın; özellikle sigara izmariti ve ıslak mendiller doğada kalıcı iz bırakır.

Hediyelik alışverişte telkari takılar, ahşap el işleri ve yöresel ballar iyi seçeneklerdir. Çayın hikâyesini yerinde dinlemek için bir çay fabrikası turu, yapraktan bardağa yolculuğu görünür kılar. Yağmurlu bir öğleden sonra, sobası yanan küçük bir yayla evinde çay eşliğinde sohbet etmek, Karadeniz deneyiminin en kıymetli parçası olabilir.

Son söz: Karadeniz hızlı yaşar ama yavaş anlatır. Bulutlar acele eder, dere taşar; fakat insan, bu coğrafyada ritmini tabiatın diline uyarak bulur. Yağmura aldırmadan yürümek, sisin arasından bir anda açılan manzarayı yakalamak ve sofrada mısır ekmeğinin sıcaklığına ellerini uzatmak… Dönüşte kulaklarınızda dere sesi, zihninizde ise yeşilin bin tonu kalır.